Archive for Ekim, 2007

Emniyet seridi….

Memleketimde ne kadarda çok göreve yetişmesi gereken polis varmışta haberimiz yokmuş. Istanbul’un trafiğini anlatmama gerek yok, herkesçe bilinen bir keşmekeş ve sinir harbi yaşatıyor hepimize. Koyun gibi sıralanmış binlerce araç tıntın dipdibe ilerlemeye çalışıyor. Debriyaja basmaktan sol ayak uyuşmuş sürücüler ile, artık trafikten gına gelmiş sürücüler kendi kendilerine konuşmaya başlıyorlar araçlarında. Delireni, küfür edeni, fütursuzca ve bir kurtuluş yolu ararcasına bir sağa bir sola şerit değiştiren araçları görmek mümkün.

Ama bir durum var ki yazmadan edemedim. Emniyet şeridi (-ki bence bunun adı Emniyetsiz Şerit olmalı) denilen yolun, bir dolu tepesinde dönen sirenlerden yapıştırılmış onlarca araçlar tarafından kullanılıyor olması. Bunların eğer hepsi polis ise ne güzel, görev aşkı ile yanıp tutuşan bu memurlarımızı tebrik ediyorum (!). Bir kısmı ise oto aksesuarcılarından herkesin satın alabildiği bu ışıklı sirenlerden kullanarak paşa paşa gidiyor emniyet şeridinden. Bunları tespit etmekte zor. Emniyet şeridinde görevli polislerde bunları durdurmuyor (-kimi zaman durdurduğuna şahit te oluyorum gerçi ama..-)
(Devami icin TIKLA)

İhaneti Gördüm

Şu sıralar Türkiye’nin gündemin de sıkça konuşulan, tartışılan ve içimizi yakan bir konu hakkında bir kaç satır bir şeyler yazmak istiyorum. Meraklanmanıza gerek yok yıllardır kanımızı emen ve sömüren TERÖR ‘den bahsedeceğim. Hangi ülke vardır ki, ülke evlatlarını terör uğruna bizler gibi heba etmiş, ölümlerine engel olamamış. Ben kendim de Güneydoğu’da askerliğimi yaptım. Bilirim koşulllarını, orada ki askerin durumunu, komutanların tutumunu. Vatanımız için ne cefalar çekildiğini iyi bilirim.

Terör nedir sizce ? Sadece insanin insanı öldürmesi mi ? yada Kürt-Türk sorunu mu ?
Elbette bunlar değil.
Terör, o kadar derin bir konudur ki içinde boğulup gitmemek imkansız gibi. Kolları tahmin edilemeyecek yerlere kadar uzanır. Siyasete, ticarete, ülkelere, kişilere vs. vs. vs..

Geçen hafta okuduğum bir kitabı paylaşmak istiyorum. Bu kitap tam da şu sıralar terör konusunun neden başımıza musallat olduğunu objektif ve yalın bir dille anlatıyor. Kitap yazarı Erdal Sarızeybek. Hani şu Tv lerde de yayımlanan Kan Uykusu programında konuşan komutanlarımızdan. (Devami icin TIKLA)

Hey gidi Karadeniz… (1)

Bu sözüğü o kadar çok duydum ki yıllardır. Gidip bir bakayım şu karadenize dedim. 🙂 Yıllarca Ege ve Akdeniz bölgelerini arşınlamış biri olarak artık ülkemin farklı bölgelerini gezme ihtiyacı ağır basmaya başladı. Artık gezmek demek, tatil demek deniz – kum – güneş üçlüsünden çıkaramam gerektiğine inanmaya başladığımında kanıtı olacaktı bu seyahat.

Sabah erkenden çıkılması planlanan gezi ilk saatlerden başlayarak sekteye uğradı ve 4 saatlik gecikme ile Fazer’ım, ben ve yol arkadaşım kendimizi karadeniz yollarına atmaya hazırdık.

Hazır ve nazır şekilde yola çıkmaya hazırız. Motosikletlerin son kontrolleri yapıldı, güzelce yükler sabitlendi. Artık teker dönme vakti geldi. Kavacıktan hareketle yola cıkıyoruz…..

karadeniz232pa0_resize_resize.jpg

Bugun ki rotamız şu şekilde ; (Istanbul – Bolu – Mengen – Safranbolu – Amasra )
gun1vo4_resize_resize.jpg

Daha fazla oyalanmadan basıyoruz marşa ve TEM Otoyolunu kullanarak Bolu çıkışına kadar devam ediyoruz. Artık Tünel de açıldığı için Bolu ya kadar olan yolumuzu tamamen otoyoldan tamamlıyoruz. Ama ben bu durumdan şikayetçiyim. Oldum olası sevemedim otoyolları. Motorun ruhuna ters diye düşünüyorum. Viraj dönemedikten sonra 4 şeritli yolda düz gitmenin ne zevki olaiblir ki ?  Bolu çıkışından ayrılıp Bolu Mengen’i de görerek geçmek niyetimiz. Türkiye’ce ünlü Bolu’lu Mengen ustaları belki gorürüz niyeti ile  Mengen ufak bir anadolu ilçesi. Fazlaca geç kalmadan Safranbolu ‘ya varıp orada daha fazla vakit geçirmek istediğimizden doğruca yolumuza devam ediyoruz. Artik biraz yoldan sapmalıyız diye düşünürken harita üzerinde kısa ama dağ yolu olduğu belli bir rotayı takip ederek (Eskipazar) yolumuza devam ediyoruz.
(Devami icin TIKLA)

Bayram geldi

İşte bir bayram daha yaşıyoruz. Neden sevemedim ki ben özel günleri anlamadım gitti. Çok istiyorum ben de bu özel günleri iple çekmeyi ama bir türlü o mutluluğu ve heyecanı hissedemiyorum. Bayram = Tatil modundayız artık bir yetişkin olarak.
Çocuk iken böyle değildim. 🙂

Bayram çocukların hevesle mutlulukla beklediği, yaşlıların ise hem mutlu olduğu, hemde hüzünlendiği anlardır. Çocuklar, yeni sahip oldukları elbiselerini giyebilmek ve bayram harçlıklarını almabilmek için teleşlanırken, yaşlılarda da ziyaret edilmenin, hatırlanmanın hazzı içindelerdir.

Gerçi artık bu ziyaretlerin yerini de SMS denilen icatla yapar olduk. Acaip kızıyorum bu mesajlaşma olayına böyle özel günlerde. Ama nedense bende diğer insanlara uyup cevap yazıyorum yada bende gönderiyorum cep telefonundan. Sanırım fazla vakit harcamaktansa kısa yoldan bu işi halletmek için yapıyoruz.

Kıssadan hisse, bu bayramda benim için en önemli şeylerden birisi uzun süredir görmediğim canavar yeğenim Fahri’yi görmek oldu. Yerinde duramıyor kerata. 🙂

Sağlıklı ve huzurlu nice bayramlar görmek dileği ile.
Herkese iyi bayramlar,

« Önceki Sayfa